18 Aralık 2015 Cuma

VASİYET

Benimle beraber çok talebelerim de türlü türlü musibetlere, ezâ ve cefâlara mâruz kaldılar, ağır imtihanlar geçirdiler. Benim gibi onlar da bütün haksızlıklara ve haksız hareket edenlere karşı bütün haklarını helâl etmelerini isterim. Çünkü onlar bilmeyerek kader-i İlâhînin sırlarına, derin tecellîlerine akıl erdiremeyerek bizim dâvâmıza, hakikat-i imaniyenin inkişafına hizmet ettiler. Bizim vazifemiz onlar için yalnız hidayet temennisinden ibarettir. Bize ezâ ve cefâ edenlere karşı hiçbir talebemin kalbinde zerre kadar intikam emeli beslememesini ve onlara mukabil Risale-i Nur’a sadakat ve sebatla çalışmalarını tavsiye ederim.
Ben çok hastayım. Ne yazmaya, ne söylemeye tâkatim kalmadı. Belki de bunlar son sözlerim olur. Medresetü’z-Zehranın Risale-i Nur talebeleri bu vasiyetimi unutmasınlar. (Emirdağ Lâhikası-II-69)
Bediüzzaman Said Nursi


2 Aralık 2015 Çarşamba




كُنْ فِي الدُّنْيَا كَأَنَّكَ غَرِيبٌ أَوْ عَابِرُ سَبِيلٍ
“Dünyada bir garip yahut bir yolcu gibi ol!” (Buharî, rikâk 3)


  مَا لِي وَمَا لِلدُّنْيَا مَا أَنَا فِي الدُّنْيَا إِلَّا كَرَاكِبٍ اسْتَظَلَّ تَحْتَ شَجَرَةٍ ثُمَّ رَاحَ وَتَرَكَهَا
“Benim dünya ile ne alâkam olabilir ki! Benim dünyadaki hâlim, bir ağacın altında gölgelenip azıcık dinlendikten sonra yoluna devam eden bir yolcunun hâline benzer.” (Tirmizî, zühd 44)


فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (Hûd Sûresi, 11/112)


30 Kasım 2015 Pazartesi

Hz. Ali (R.A.)’dan öğütler

Ey insanlar! Dünya bize sırtını çevirerek büyük bir hızla giderken, ahiret ise aynı hızla yaklaşıyor.

Korkulu ve dar anlarınızda Allah’a nasıl yalvarıyorsanız sevinçli ve bolluk zamanlarınızda da O’na öylece yalvarınız ve kulluk ediniz.

Ey insanlar! Dünya hazır bir sofradır; doğrular da yalancılar da ondan yer. ahretse doğruluğu kesin ve kudret sahibi padişahın, yalnızca kendisine kulluk yapanlara vaat ettiği bir yurttur.

Salih ameller yapınız ki, kıyamette her türlü azaptan ve sıkıntıdan korunmuş olasınız.

Şunu biliniz ki, Allahu Tealâ cennetini yalnızca kendisine itaat edenlere, cehennemi ise isyan edenlere vaad etmiştir. Cehennemin ateşi, sönmek bilmeyen, uğultusu asla dinmeyen, içerisine atılanı asla bırakmayan, çatlakları onarılmayan bir ateştir. Çok sıcak ve çok da derindir. İçeceği irin ve kandır.

Sizin için en korktuğum şey nefsinizin heva ve heveslerine uyup, uzun emellere kapılmanızdır.


27 Kasım 2015 Cuma

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah'ı tespih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. ﴾1﴿
Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? ﴾2﴿
Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir. ﴾3﴿
                            
Saf Sûresi


21 Kasım 2015 Cumartesi

Efendimiz (s.a.s),

 إِنَّمَا مَثَلِي وَمَثَلُ أُمَّتِي كَمَثَلِ رَجُلٍ اسْتَوْقَدَ نَارًا فَجَعَلَتِ الدَّوَابُّ وَالْفَرَاشُ يَقَعْنَ فِيهِ فَأَنَا آخِذٌ بِحُجَزِكُمْ وَأَنْتُمْ تَقَحَّمُونَ فِيهِ 'Benimle sizin misaliniz, ateş yakan bir adamın misali gibidir ki; hemen cırcırlarla pervaneler o ateşin içine düşmeye başlarlar. O bunları kovar. Ben de ateşten korumak için sizin eteğinizden tutuyorum. Halbuki siz elimden kaçıyorsunuz.     .Buhari, Rikak, 26; Müslim, Fedâil, 17-19.


20 Kasım 2015 Cuma

Bazı kayıplar, sınav kaybından daha acıdır

Acı ama yazacağım… 
Telefonda sesi titrek bir anne “Hocam, çaresizim. Allah rızası için yardım edin.” diye feryat etmişti. “Sorun nedir, ben size nasıl yardımcı olabilirim?” dediğimde, “8. sınıfa giden oğlum garip garip konuşmaya başladı, korkuyoruz.” Dedi. İçim ürperdi. “Buyurun gelin” diyerek görüşmeye davet ettim.
Dünyalar tatlısı bir genç, henüz 13-14 yaşında, ablası ile geldi. Üniversite öğrencisi ablası, “Kardeşime bir şey oldu, korkuyorum” dedi ve ağladı. “Ağlama, ben size yardımcı olmaya çalışacağım.” dedim.
Genç kız odadan çıktı, kardeşi girdi.
Tam karşımdaki sandalyeye oturdu.
İçimde bir garip ürperti hissettim. Bu bakışları tanıyordum. Ama yine de sordum: “Merhaba, benim adım Adem Güneş, tanışabilir miyim seninle?”
Çocuk gözüme anlamsız anlamsız baktı ve “Beni neden suluyorsunuz?” dedi.
İçimde bir şey koptuğunu hissettim. “Nasıl yani?” dedim…
“Benim ziyaretime neden gelmedin sen!” dedi…
Korktum! Hem de çok…
“Adını öğrenebilir miyim canım? Nedir adın?” diye tekrar sordum.
Cevap vermedi.
Çocuğun ablasını çağırdım. “İstersen kardeşini dışarıya alabilirsin. Biraz seninle konuşmak istiyorum.” Dedim.
Çocuk dışarı çıktı.
Genç kıza “Kardeşin ‘Beni neden suluyorsunuz?’ diye sordu. Bu ne demek?” dedim.
Genç kız elini yüzüne kapatarak ağlamaya başladı. “Kardeşim bir haftadır kendinin öldüğünü zannediyor. Mezarda çiçek sanıyor kendisini. Herkese böyle söylüyor.”
Kanım dondu. Çok tatlıydı yüzü. Ne diyeceğimi bilemedim.
“Peki, son zamanlarda neler yaşadı kardeşin?” diye sorduğumda içim cız etti…
“Kardeşim SBS denemelerinde bölge birincisi idi. Gece gündüz sınava hazırlanıyordu. Bir gece yanıma geldi, ‘abla korkuyorum’ dedi. Ben anlam veremedim önce. Sonra gözlerindeki korkuyu gördüm. Anneme haber verdim. Annem ‘Ne oldu oğlum?’ deyince ‘Beni neden suluyorsunuz?’ deyiverdi. Annem, ‘Oğlum ne diyorsun sen, ne sulaması!’ dese de anneme dönük ama boşluğa bakarak ‘Beni neden mezara koydunuz?’ deyince babam da uyandı, evin içinde bir garip korku oluştu. Annem hem ağlıyor hem dua ediyordu. Cin mi çarptı acaba diye düşündü annem önce, sonra korkuları iyice arttı. Babam belki uykusuzluk ve sınav kaygısından dolayı halüsinasyon gördüğünü düşündü, ‘Hadi yatalım, sabah ola hayır ola.’ dedi ama ben yatamadım… Korku ile birkaç kez yanına gittim durdum. Sabaha karşı uyumuşum. Allah’ım bir rüya olsun gördüklerim diye sabahın ilk saatinde uyandırdım kardeşimi. Uyandığında yine o boş gözlerle baktı bana. Anlamsız bir-iki söz söyledi, benim sinirlerim iyice gerildiği için omuzundan tutup salladım, ‘Kendine gel ya, yapma, korkuyorum’ dedim ama sanki uyurgezer gibi idi, hiç etkilenmedi bile. Annemler yanımıza geldiler, annem ağlamaya başladı, babam şaşkındı.”
“Doktora götürdünüz mü?” diye sordum. “Bir haftadır hastanelere gidiyoruz, psikiyatra gittik, ilaç aldık ama hiçbir şey değişmedi.” dedi.
İçim çok yandı. Ne diyeceğimi şaşırdım. “Ben size yardımcı olamam ki…” diyebildim. Genç kız sordu: “Kendiliğinden geçer mi hocam, ne yapalım? Annem diyor, ‘Taşınalım İstanbul’dan. Memleketimize dönelim. Ben oğlumu okutmak falan istemiyorum. Kendim bakar büyütürüm.’ Önümüzdeki hafta da sınavı var, dershaneden öğretmenleri arıyor, onlara da bir şey diyemedik. Ne yapalım? Bize bir akıl verin n’olur!”
Hiç bu kadar çaresiz kalmamıştım. “Kardeşinizin akıl zembereği boşalmış galiba” diyemedim. “Annenizi dinleyin. Alın kardeşinizi gidin buralardan.” diyebildim.
Vedalaştık…
O çıktı, ben kaldım sandalyede tek başıma…
Durdum biraz… Gözlerimi tavana çevirdim… Düşündüm… Sonra kendime hâkim olamadım… Ellerimi yüzüme kapattım ve hıçkırıklarla ağlamaya başladım…
Bu olayın üzerinden 2 yıl geçti. Bu genç delikanlı ne hâlde bilemiyorum. Aile Konya’ya gidecekti, gitti mi onu da bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var: Ülkemizdeki sınavlara yüklenen anlam, çocukların ruh sağlığını bozuyor. Yetkililer ne yapar bilemiyorum; ama sınav tarihi yaklaşırken koca koca çocukların altlarını ıslattıklarına, panik atak olduklarına, geceleri kâbus gördüklerine, kekelemeye başladıklarına şahit oldukça benim de psikolojim bozuluyor.

Bu pazar YGS (Yükseköğretime Geçiş Sınavı) var. Sözüm tesir eder mi size bilemiyorum ama bunaltmayın çocuğunuzu. Bırakın şu son bir hafta dinlensin, kendine gelsin. Sınav her şey demek değil. Zira bazı kayıplar, sınavı kaybetmekten daha acı verir insana...                   adem güneş

8 Kasım 2015 Pazar

Huzeyfetü’l-Adevî der ki: Harb-i Yermûk’ün,
Yaman kızıştığı bir gündü, pek sıcak bir gün.
İkindi üstü biraz gevşeyince sanki kıtâl,
Silâhı attım elimden, su yüklenip derhâl,
Mücâhidîn arasından açıldım imdâda,
Ağır yarayla uzaklarda kalmış efrâda.

Ne ma’rekeydi ki çepçevre göğsü kandı yerin!
Hudâ’yâ kalbini açmış yatan bu gövdelerin,
Şehîdi çoksa da gâzîsi hiç mi yok?.. Derken,
Derin bir inleme duydum… Fakat bu ses nerden?
Sırayla okşadığım sîneler bütün bî-rûh…
Meğerse amcamın oğluymuş inleyen mecrûh.
Dedim; “Biraz su getirdim, içer misin versem?”
Gözüyle “Ver!” demek isterken arkadan bir elem,
Enîne başladı. Baktım nigâh-ı merhameti,
“Götür!” deyip bana îmâda ses gelen ciheti.
Ne yapsam içmeyecek, boştu anladım ibrâm;
O yükselen sese koştum ki Âs’ın oğlu Hişâm.
Görünce gölgemi birden kesildi nevhaları;
Su istiyordu garîbin dönüp duran nazarı.
İçirmek üzre eğildim, üçüncü bir kısa “âh!”,
Hırıltılarla boşanmaz mı karşıdan nâgâh!
Hişâm’ı gör ki o hâlinde kaşlarıyla bana,
“Ben istemem hadi git ver,” diyordu, “haykırana.”

Epey zaman aradım âh eden o muhtazarı….
Yetiştim oh, kavuşmuştu Hakk’a son nazarı!
Hişâm’ı bâri bulaydım, dedim hemen döndüm,
Meğer şikârına benden çabuk yetişmiş ölüm!
Demek bir amcamın oğlunda vardı, varsa ümîd.
Koşup hizâsına geldim o kahraman da şehîd.

                       Mehmed Akif


4 Kasım 2015 Çarşamba

Kardeşlik

“Müslüman, müslümanın kardeşidir.
Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz,
onu düşmana terk ve teslim etmez.
Kim, bir kardeşinin ihtiyacını karşılarsa,
Allah ta onun ihtiyacını karşılar.
Kim, bir kardeşinin sıkıntısını giderirse,
Allah ta onun kıyamet sıkıntılarından mühim birini giderir.
Her kim de bir müslümanın ayıbını örter, onu utandırmazsa
Allah ta kıyamette onun ayıplarını örter.”
(Buhârî, Mezâlim 3; Müslim, Birr 58)

لاَ يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتّى يُحِبَّ َلأخيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ
“Sizden hiç biriniz, kendisi için istediği hayırlı ve güzel şeyleri mü’min kardeşleri için de istemedikçe hakiki imana erişemez.” (Buhari, Müslim)

مَثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِي تَوَادِّهِمْ وَتَرَاحُمِهِمْ وَتَعَاطُفِهِمْ مَثَلُ الْجَسَدِ
إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَدَاعَى لَهُ سَائِرُ الْجَسَدِ بِالسَّهَرِ وَالْحُمَّى
“Mü’minlerin birbirlerini sevmekte, birbirlerine merhamet ve şefkatte ve birbirlerini korumaktaki  misali yek vücud gibidir. O vücudun herhangi bir uzvu hasta olduğunda, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve hararete tutulurlar.”  (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66)


مَنْ نَفَّسَ عَنْ مُسْلِمٍ كُرْبَةً مِنْ كُرَبِ الدُّنْيَا نَفَّسَ اللَّهُ عَنْهُ كُرْبَةً مِنْ كُرَبِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ وَمَنْ يَسَّرَ عَلَى مُعْسِرٍ يَسَّرَ اللَّهُ عَلَيْهِ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَمَنْ سَتَرَ عَلَى مُسْلِمٍ سَتَرَ اللَّهُ عَلَيْهِ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَاللَّهُ فِي عَوْنِ الْعَبْدِ مَا كَانَ الْعَبْدُ فِي عَوْنِ أَخِيهِ
“Kim, bir müslümandan dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah da kıyamet gününde onun sıkıntılarından mühim birini giderir. Bir kimse, darda kalana kolaylık gösterirse, Allah da ona dünya ve âhirette kolaylık gösterir. Her kim de, bir müslümanın ayıbını örterse, Allah da onun dünya ve âhiretteki ayıplarını örter. Mü’min kul, din kardeşinin yardımında olduğu sürece, Allah da o kulun yardımındadır.” (Müslim, Zikr 38. Ayrıca bkz: İbni Mâce, Mukaddime 17)


30 Ekim 2015 Cuma

İyi Arkadaş

Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.
Üzüm üzüme baka baka kararır.
Gül, güller arasında yeşerir.
İyi arkadaş, insanı Cennet'e, kötü arkadaş da Cehennem'e götürür.
İyi arkadaş, misk satan gibidir, hiç olmazsa kokusundan istifâde edilir; kötü arkadaş ise, körükçüye benzer ki, hiçbir yanından rahatsız olmasanız bile, en azından kokusundan rahatsız olursunuz.


29 Ekim 2015 Perşembe


HZ. ALİ İNANMAYAN BİRİNE NEGÜZEL SÖYLEMİŞ


 “Siz diyorsunuz ki Cennet yok, öbür âlem yok, ebedî saadet yok; ben de diyorum ki, bu inkâr ettiklerinizin hepsi var. Şimdi iş benim dediğim gibi ise,
siz ne kaybettiğinizin farkında mısınız? Farz edelim ki; sizin dediğiniz doğru olsun. Ben ne kaybederim ki! Sadece hayatımı disiplin içinde geçirmiş olurum.”



12 Ekim 2015 Pazartesi


Said Nursi Sözleri | Güzel Sözler 

Kendini beğenen belayı bulur,zahmete düşer;kendini beğenmeyen sefayı bulur,rahmete girer.


Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde fani dünya da bıraktığın eserlere de kıymet verme.

İmana gel ki elemden emin olasın;kadere teslim ol ki selamette kalasın.

Göz öyle bir hassedir ki, Ruh bu alemi o pencereden seyreder.



29 Eylül 2015 Salı

ALTIN NESİL

yürü gençliğim yollar senindir
mahzun bakan  gözleri  sevindir
 müslümandan rabbinin  isteğidir
esselerde seni sen  doğruyu bildir

bu yolda dikenler var ağlayacaksın
sıladan ayrılırsan bakmayacaksın
belkide yolda rahmana kavuşacaksın
ama hep doğruları haykıracaksın

bir ışık olacaksın  karanlıklara
belkide atılacaksın zindanlara
rastlarsan eğer  paslı vicdanlara
korkma ey nesil duyur insanlara

ayrı kalmadımı sıladan ashap
saplasalar göğsüne mızrak
bu yolun yolcusuna çile hak
komşu eyle resulullaha yarap

                              YEŞEREN NESİL



28 Eylül 2015 Pazartesi

            YALAN

gürledi gök çıktı güçlü bir ses
daha var deme kesilirse nefes
 ölmüyecekmiş gibi etme heves
gücün yetmez azraile edersin pes

şimşek çakar gök gürler
bir bakarsın yıldırım düşer
geçiyor ömürden günler
güvenme gençliğine oda biter

düşer toprağa binlerce damla
 gel yalan dünyaya aldanma
zaman çok deyip oyalanma
gençliğine güvenip yolda kalma

 düşen damla zamanla olur bir bulut
resulullahı iyi dinle ve iyi tut
günahım çok deme hep umut umut
yok olur düşüncen varsa ise onu unut

nereye gidiyorsun dön kuran`a bak
seni bir damla sudan yaratmadımı hak
gözünü doyurur bir avuç  kara toprak
sen fanisin arkadaş oyalanmayı bırak
                         YEŞEREN NESİL
















22 Eylül 2015 Salı

KUR`AN İNSANI İMANA DAVET EDİYOR

 "Allah'ın rahmetinin eserlerine bakınız ki, arz ölüp gittikten sonra nasıl diriltiyor; O her şeye kâdirdir" (Rum/50).

"Onlar, üstlerindeki semâya bakmıyorlar mı? Hiç bir çatlaklığı olmadığı halde onu nasıl binâ etmiş ve donatmış" (Kâf/6).

"Yerin sakinleri, insanlar ve henüz mahiyetini bilemedikleri şeylerden yaratılan her varlığı çift olarak yaratan Allah'ı tesbîh ve takdîs ederiz" (Yunus/36).

"Sen dağları görür ve onları yerlerinde duran câmidler sanırsın... Oysa ki onlar, bulutların yürüdüğü gibi yürümektedirler. Bu, her şeyi sağlam yapan Allah'ın sanatıdır" (Neml/88).

"Güneş, kendine mahsus yörüngesinde akıp gitmektedir. İşte bu Azîz ve Alîm olan Allah'ın takdiridir. Ay için de bir kısım yörüngeler tayin ettik. Nihayet o eğri bir hurma dalı gibi hilâl olur, geri döner" (Yâsîn/38).

"Semâyı Biz kendi elimizle kurduk ve onu sürekli genişletmekteyiz" (Zariyat/47)

 "Görmez misin Allah bulutları sürüyor, sonra onları toplayıp birleştiriyor, daha sonra da üst üste yığıyor ve sen yağmurun bunun arkasından çıktığını görürsün. Ayrıca, gökten içinde dolunun bulunduğu dağlar gibi bulutları indirir de onu dilediğine dokundurur, dilediğinden de çevirip uzaklaştırır" (Nur/12-13).


19 Eylül 2015 Cumartesi


görmüyormusun

  güneşi  ayı gör kapatma gözünü ey  kör
bir damla sudan yaratıldın heybe nankör
nebatat ölmek üzere  sen bunu seyrediyorsun
 gelecek yaz  dirilten rabbini inkarmı ediyorsun
 

kendi lisanıyla bağırıyor suda balıklar
benide yaratan bir yaratıcı var
görmüyormusunuz suda yaşıyorum insanlar
suda yaşanmazmı sandınız akılsızlar

sanma toprak altında hep ölüler yatar
solucan bağırır  yaşıyorum vicdansızlar
banada rızık tayin eden bir yaratıcı var
aç gözünü düşersin yoksa kuyuya ateş var

çevir başını bir bak sende asumana
dön artık alemi yaratan rahmana
dünya kalmadı sultan süleymana
dönüş mutlaktır aldanma kısa zamana
                 YEŞEREN NESİL











18 Eylül 2015 Cuma

ANNEME

yıllar yormuş annecim bedenin
sen gönlümün gülüsün meleğim
hayalin hep göz önünde annecim
kıymetin bilemedi büyümüş bebeğin

koyduk seni yalnız başına bir dama
doyamıyorum anacan o güzel hatırana
hakkın helal eyle bakamadık biz sana
oysaki herşeyini vermiştin sen bana

sanma anacan evladın nankördür
hayalin hep önümde görünür
bugün benim hüzün günümdür
senden ayrı düşeli ben bir ölüyümdür

zaman ne hale gelmiş dostlarım
anaları istemez  müslüman bacılarım
sende düşersin onun haline bilki yarın
allah emrediyor onlara iyi bakın    YEŞEREN NESİL





17 Eylül 2015 Perşembe

DUAMIZ



Ey Yüce Rabbimiz, biz yalnız Sana güvenip Sana dayandık. Bütün ruh u cânımızla Sana yöneldik ve sonunda Senin huzuruna varacağız.” (Mümtehine, 60/4)



 “Rabbimiz!.. Bizi ve bizden önce iman etmiş bulunan bütün (Din) kardeşlerimizi bağışla ve iman edenlere karşı kalbimizde herhangi bir kötü duygunun uyanmasına meydan verme. Rabbimiz, muhakkak ki Sen, şefkati pek engin, (bilhassa mü’minlere karşı) hususî rahmeti pek bol olansın.”  AMİN



16 Eylül 2015 Çarşamba

insanlara ve inandıklarına saygıya Kur’ân-ı Kerim’de  şu ifadelerle dikkat çekilir:
وَلاَ تَسُبُّوا الَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللهِ فَيَسُبُّوا اللهَ عَدْوًا بِغَيْرِ عِلْمٍ
“Onların Allah’tan başka yalvardıkları tanrılarına hakaret etmeyin ki, onlar da cahillik ederek hadlerini aşıp Allah’a hakarette bulunmasınlar.” (En’âm Sûresi, 6/108)


Hazreti Huzeyfe (radıyallahü anh)’ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte,
her ifadesi lâl ü güher Efendiler Efendisi şöyle buyurur:

Nefsimi kudret elinde tutan Zat’a kasem olsun, ya “emr-i bi’l-maruf, nehy-i ani’l-münker” vazifenizi yerine getirerek insanları sürekli iyiliklere sevkeder ve kötülüklerden de sakındırırsınız ya da Cenâb-ı Allah, üzerinize umumî bir belâ gönderiverir. İşte o zaman, yalvarıp yakarsanız da duanız kabul edilmez.

(Tirmizî, Fiten: 9)


14 Eylül 2015 Pazartesi

Uyan Ey Gözlerim

Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim, uyan!
Azrail’in kasdı canadır inan
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim, uyan!
Seherde uyanırlar cümle kuşlar
Dillü dillerince tesbihe başlar
Tevhid eyler dağlar taşlar ağaçlar
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim, uyan!
Semâvâtın kapıların açarlar
Müminlere rahmet suyun saçarlar
Seherde kalkana hülle biçerler
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim, uyan!
Bu dünya fanidir sakın aldanma
Mağrur olup tâc u tahta dayanma
Yedi iklim benim diye güvenme
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim, uyan!
Benim, Murad kulun, suçumu affet
Suçum bağışlayıp günahım ref’et
Rasul’ün sancağı dibinde haşret
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim, uyan!
Murâdî (Sultan III. Murad Han) (d. 1546 / v. 1595) 


13 Eylül 2015 Pazar

                 İKAZ

Upuzun bir ömür ümidiyle hep aldandın
Yetmez mi  bunca gaflet ve umursamazlığın
Bak, yaklaşıyor ötelere yolculuk zamanın
unutma ölüm çıkıp gelir bir gün ansızın

Seni bekliyor kabir, o ki amel sandığın
kov dünya endişelerini ve sabra sığın
ansızın gelebilir ötelere yolculuk zamanın
nefes alıyorsan hâlâ var bir fırsatın

dön rabbine tanı seni yoktan yaradanı
bilinmez nezaman son bulur nefes zamanı
yeter artık oyalandığın ey insan gör hatanı
başla artık terketme o güzelim namazı      YEŞEREN NESİL





7 Eylül 2015 Pazartesi

                     DUA

yandı yüreğimiz haber gelince dağlıcadan
ne olur fırsat verme zalimlere  yüce yaradan
ölüm haktır inanmışız ey yüce mevlam
koyma beni ayrı cennet vatanımdan

vatan sevgisi imandandır biliyoruz
habibin aşkına senden  istiyoruz
inmesin göklerden ayyıldızlı bayrağımız
koyma beni ayrı cennet vatanımdan

bu topraklar zaten kanla sulanmış
bin yıl islama sancaktarlık yapmış
habibinin şanlı müşdesini almış
koyma beni ayrı cennet vatanımdan

fedadır bütün can ve cananımız
ordumuza güç kuvvet ver ey mevlamız
mezar olsun zalime bu topraklarımız
koyma beni ayrı cennet vatanımdan






28 Ağustos 2015 Cuma


Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
Hükümranlık elinde olan Allah, yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. ﴾1﴿
O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. ﴾2﴿
O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahmân'ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun? ﴾3﴿
Sonra tekrar tekrar bak; bakışların (aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) âciz ve bitkin halde sana dönecektir. ﴾4﴿  
Mülk Sûresi


27 Ağustos 2015 Perşembe

ALLAH IM SEN YOKTAN VAREDENSİN

ÖLÜDEN DİRİYİ

  DİRİDENDE ÖLÜYÜ ÇIKARANSIN


-Hazreti Sâdık u Masdûk Efendimiz (aleyhissalâtü vesselam) şöyle buyurmuştur: “Yiyiniz, içiniz, sadaka veriniz ve giyininiz. Ancak kibirlenmeyin ve israf etmeyin. Şüphesiz Allah (celle celaluhu) nimetinin eserini kulunun üzerinde görmek ister.” (Buhari, Libas 1; İbnu Mace, Libas 23.) (17:42)


25 Ağustos 2015 Salı

 Bir hadis-i şerifte  Allah Resûlü (aleyhi ekmelü't-tehâyâ) bir gece kalktığında gözleri hüzün dolu bir şekilde, "Muhakkak göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip sürelerinin uzayıp kısalmasında düşünen insanlar için elbette birçok dersler vardır. Onlar ki Allah'ı gâh ayakta divan durarak, gâh oturarak, gâh yanları üzere zikreder, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünürler ve derler ki: ‘Ey Yüce Rabbimiz! Sen bunları gayesiz, boşuna yaratmadın. Seni bu gibi noksanlardan tenzih ederiz. Sen bizi o ateş azabından koru!'" (Âl-i İmran sûresi, 2/190-191) âyetlerini okudu; okudu ve gözyaşları içinde derin bir tefekküre daldı. Sabah namazı için ezan okumaya gelen Hazreti Bilal kendisine: "Ya Resûlallah! Kendini niçin bu kadar zora koşuyorsun? Allah, geçmiş-gelecek bütün günah yollarını Sana kapattı." dediğinde Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem); "Bana bu kadar ihsanda bulunan Rabbime, ihsanı ölçüsünde şükreden bir kul olmayayım mı?" buyurdu. (Buhârî, Teheccüd, 6)


24 Ağustos 2015 Pazartesi

Hadis-i şerif olarak rivayet edilen hoş bir sözde:
لاَ فَتٰى إِلَّا عَلِيٌّ وَلاَ سَيْفَ إِلَّا ذُو الْفِقَار
“Ali gibi yiğit, Zülfikar gibi de kılıç bulunmaz.” (Zehebî, Mîzânü’l-i’tidâl 5/390)



23 Ağustos 2015 Pazar

 "Emriniz altında çalışanlar sizin kardeşlerinizdir. Kimin bir kardeşi onun emri altında çalışıyorsa, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin ve tâkatının üstünde yük yüklemesin. Yüklediği zaman da o yükün altına kendisi de girsin." Buhârî, iman 22; ıtk 15; edeb 44; Müslim, eymân 40; Tirmizî,   demiştir. Evet işçi, emek ve ücret, O'nun nazarında hep böyle değerli görülmüş ve alkışlanmıştır.



22 Ağustos 2015 Cumartesi

Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) hazretleri Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği kimsedir. Mü'min de, halkın, can ve mallarını kendisine karşı emniyette bildikleri kimsedir."
Tirmizî, İman 12, (2629); Nesâî, İman 8, (8, 104, 105).



21 Ağustos 2015 Cuma

. Sahabe Efendimize  insanı helâke sürükleyen  yedi faktörün neler olduğunu sorunca O, şu cevabı vermiştir:

"Şirk, sihir, haksız yere adam öldürmek, faiz yemek, yetim malına el uzatmak, düşmana toplu hücum yapılacağı bir anda savaştan kaçmak ve afîfe bir kadına zina isnadında bulunmak." Buhârî, vesâyâ 23; hudûd 44; Müslim, iman 145; Ebû Dâvûd, vesâyâ 10.



20 Ağustos 2015 Perşembe

KADININ YOLCULUĞU
2169 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allaha ve ahiret gününe inanan bir kadına, bir gece ve gündüz devam edecek bir mesafeye, yanında bir mahremi olmadıkça gitmesi helâl değildir."
Buhârî, Taksîru's-Salât 4; Müslim, Hacc 419, 422, (1339); Muvatta, İsti'zân 37, (2, 979); Ebü Dâvud, Menâsik 2, (1723-1725); Tirmizî, Radâ 15, (1170).
2170 - İbnu Abbas (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Bir erkek, yanında mahremi bulunmayan (yabancı) bir kadınla yalnız kalmasın!"
Bunun üzerine bir adam kalkarak: "Ey Allah'ın Resülü, kadınım hacc için yola çıktı, ben ise falan falan gazvelere yazıldım!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Öyleyse git hanımına yetiş, onunla hacc yap!" diye emretti."

Buhâri, Cezâu's-Sayd 26, Cihâd 140, 181, Nikâh 111; Müslim, Hacc 424, (1341).


17 Ağustos 2015 Pazartesi

Ey mâyesi nurlarla yoğrulmuş millet!
Hele dişini sık, az daha sabret!
Aman sönmesin sinendeki himmet!
Son durağın 'devlet-i ebed müddet'...

Hiç durma yürü ki yollarda gözler!
Durmuş şehit baban yolunu gözler,
Geril, koş, seni bekliyor pürüzler,
Şahlan ki sevinsin kederli yüzler...