27 Ağustos 2014 Çarşamba

UTANSIN
Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
Eski çınar şimdi noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!
Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!
Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!
Ey binbir tanede solmayan tek renk;
Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın! Necip Fazıl

26 Ağustos 2014 Salı

 Bismillâhirrahmânirrahîm
16. (Resûlüm!) Kitap'ta Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti.  
17. Meryem, onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken, biz ona ruhumuzu gönderdik de o, kendisine tastamam bir insan şeklinde göründü.  
18. Meryem dedi ki: Senden, çok esirgeyici olan Allah'a sığınırım! Eğer Allah'tan sakınan bir kimse isen (bana dokunma).
19. Melek: Ben, yalnızca, sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamam için Rabbinin bir elçisiyim, dedi.
20. Meryem: Bana bir insan eli değmediği, iffetsiz de olmadığım halde benim nasıl çocuğum olabilir? dedi.
21. Melek: Öyledir, dedi; (zira) Rabbin buyurdu ki: Bu bana kolaydır. Çünkü biz, onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız. Bu, hüküm ve karara bağlanmış (ezelde olup bitmiş) bir iş idi.
22. Meryem ona hamile kaldı. Bunun üzerine onunla (karnındaki çocukla) uzak bir yere çekildi.
23. Doğum sancısı onu bir hurma ağacına (dayanmaya) sevketti. «Keşke, dedi, bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!»

24. Aşağısından (İsa yahut melek) ona şöyle seslendi: «Tasalanma! Rabbin senin alt yanında bir su arkı vücuda getirmiştir.»  
25. «Hurma dalını kendine doğru silkele ki, üzerine taze, olgun hurma dökülsün.»
26. «Ye, iç. Gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen de ki: Ben, çok merhametli olan Allah'a oruç adadım; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım.» 
27. Nihayet onu (kucağında) taşıyarak kavmine getirdi. Dediler ki: Ey Meryem! Hakikaten sen iğrenç bir şey yaptın!
28. Ey Harun'un kız kardeşi! Senin baban kötü bir insan değildi; annen de iffetsiz değildi. 
29. Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi. «Biz, dediler, beşikteki bir sabî ile nasıl konuşuruz?» 
30. Çocuk şöyle dedi: «Ben, Allah'ın kuluyum. O, bana Kitab'ı verdi ve beni peygamber yaptı.»
31. «Nerede olursam olayım, O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti.»
32. «Beni anneme saygılı kıldı; beni bedbaht bir zorba yapmadı.»
33. «Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır.»
34. İşte, hakkında şüphe ettikleri Meryem oğlu İsa -hak söz olarak- budur MERYEM SURESİ

23 Ağustos 2014 Cumartesi

 Bismillâhirrahmânirrahîm
1, 2, 3, 4, 5. Yaratıp düzene koyan, takdir edip yol gösteren, (topraktan) yeşil otu çıkarıp sonra da onu kapkara bir sel artığına çeviren yüce Rabbinin adını tesbih (ve takdis) et.
6, 7. Sana (Kur'an'ı) okutacağız; artık Allah'ın dilediği hariç, sen hiç unutmayacaksın. Şüphesiz Allah, açığı ve gizleneni bilir.
8, 9. Seni en kolaya muvaffak kılacağız. O halde eğer öğüt fayda verirse öğüt ver.
10, 11, 12, 13. (Allah'tan) korkan öğütten yararlanacak. En büyük ateşe girecek olan kötü kimse ise öğütten kaçınır. Sonra o, ateşte ne ölür ne de yaşar.
14, 15. Temizlenen, Rabbinin adını anıp O'na kulluk eden kimse kuşkusuz kurtuluşa ermiştir.
16, 17. Fakat siz (ey insanlar!) ahiret daha hayırlı ve daha devamlı olduğu halde dünya hayatını tercih ediyorsunuz.
18, 19. Şüphesiz bu (anlatılanlar), önceki kitaplarda, İbrahim ve Musa'nın kitaplarında da vardır.A'LA  SURESİ

18 Ağustos 2014 Pazartesi

 Bismillâhirrahmânirrahîm
38, 39. Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki,
40. Hiç şüphesiz o (Kur'an), çok şerefli bir elçinin sözüdür.
41. Ve o, bir şair sözü değildir. Ne de az iman ediyorsunuz!
42. Bir kâhin sözü de değildir (o). Ne de az düşünüyorsunuz!
43. (O), âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.
44. Eğer (Peygamber) bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı,
45. Elbette onu kıskıvrak yakalardık.
46. Sonra onun can damarını koparırdık (onu yaşatmazdık).
47. Hiçbiriniz buna mâni de olamazdınız.
48. Doğrusu o (Kur'an), takvâ sahipleri için bir öğüttür.
49. İçinizde (onu) yalan sayanlar bulunduğunu şüphesiz bilmekteyiz.
50. Muhakkak o, kâfirler için bir iç yarasıdır.
51. Ve o, gerçekten kat'î bilginin ta kendisidir.
52. O halde, ulu Rabbinin adını yüceltip noksanlıklardan tenzih et.HAKKA  SURESİ

11 Ağustos 2014 Pazartesi

 Bismillâhirrahmânirrahîm
1, 2, 3, 4, 5, 6. Tozdurup savuranlara, yükünü yüklenenlere, kolayca süzülenlere, işi ayıranlara andolsun ki, size vâdedilen, kesinlikle doğrudur ve ceza mutlaka vuku bulacaktır. 
7, 8, 9. İçinde yörüngeleri olan göğe andolsun ki siz çelişkili sözler söylüyorsunuz. Ondan (Kur'an'dan veya imandan) dönen döndürülür (engellenmez). 
10. Kahrolsun o koyu yalancılar!
11. Onlar koyu bir cehalet içerisinde kalmış gafillerdir.
12. Ceza gününün ne zaman olduğunu sorarlar.
13. O gün onlar ateşe sokulacaklardır.
14. Azabınızı tadın! Acele gelmesini beklediğiniz şey budur işte! (denir.)
15, 16. Şüphesiz ki Allah'a isyandan sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiğini alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunacaklar. Kuşkusuz onlar, bundan önce dünyada güzel davrananlardı.
17. Geceleri pek az uyurlardı.
18. Seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi.
19. Mallarında, muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı.

20. Kesin olarak inananlar için yeryüzünde âyetler vardır. 
21. Kendi nefislerinizde de öyle. Görmüyor musunuz?
22. Semada da rızkınız ve size vâdedilen başka şeyler vardır.
23. Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki bu vaad, sizin konuşmanız gibi kesin ve gerçektir.  ZARİYAT SURESİ

7 Ağustos 2014 Perşembe

بِسْمِ الله الرَّحْمَنِ الرَّحِيم

“Münafığın alâmeti üçtür Söz söylerken yalan söyler Va’d ettiği, söz verdiği zaman sözünde durmazKendisine bir şey emânet edildiği zaman hiyânet eder” (S Buhârî, Tecrid-i Sarih, 1, no: 31; Tirmizî, İman 14)
- İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Dört haslet vardır; kimde bu hasletler bulunursa o kimse halis münafıktır. Kimde de bunlardan biri bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendinde nifaktan bir haslet var demektir: Emanet edilince hiyanet eder, konuşunca yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, husûmet edince haddi aşar."
Buhâri, İman 24, Mezâlim 17, Cizye 17; Müslim, İman 106, (58); Ebu Dâvud, sünnet 16, (4688); Tirmizi, İman 14, (2634); Nesâi, İman 20, (8, 116).

بِسْمِ الله الرَّحْمَنِ الرَّحِيم
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ الله عَنْهُ
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى الله عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
رَأْسُ الْعَقْلِ
بَعْدَ اْلإِيمَانِ بِاللهِ
التَّوَدُّدُ إِلَى النَّاسِ
* * *
Sahabe-i güzîn efendilerimizin hadis ilminde
herkesçe hüccet kabul edilen seçkinlerinden
Hazreti Ebû Hureyre (radiyallahü anh)’ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte, Peygamber Efendimiz (aleyhi ekmelüttehâyâ ve etemmütteslîmât) şöyle buyurur:
“Aklın gereği,
Allah’a imandan sonra, O’nun için sevmek,
sevilmek ve insanlarla dost geçinmektir.”
(Mecmeu’z-Zevâid, 8/17; Biraz farkla, Beyhakî, Sünen, 10/109;
Taberanî, el-Mu’cemü’s-Sağîr, 2/21)

İnsanlarla İyi Geçinmek
Hadis-i şerifte aklın zirvesi Allah’a iman olarak bildirildikten ve en değerli konuma iman konulduktan sonra bunun ardından insanları sevmek, onlar tarafından sevilmek ve onlarla hoş geçinmek zikredilmiştir.
Allah’a gönülden iman eden kimse Allah’ı daha çok tanımaya çalışır. O’nu tanıdıkça daha çok sever ve sevdikçe de O’na daha çok ve daha derin kulluk eder. Böylece hep Allah’a daha yakın olmaya çalışır.
Allah’a samimiyetle bağlanan böyle akıllı bir kul, ibadetlerle O’na bağlılığını gösterdiği gibi Allah’ın kulları olan insanları da Allah’tan ötürü sever ve O’nun rızası için insanlara iyilikte bulunur, onlarla dostça geçinir. Nitekim hadis-i şeriflerde;
وَخَالِقِ النَّاسَ بِخُلُقٍ حَسَنٍ
“İnsanlara karşı hep güzel ahlakla muamelede bulun!” (Tirmizi, Sünen; Ahmed b. Hanbel, Müsned)
الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ لَا يَظْلِمُهُ وَلَا يُسْلِمُهُ
مَنْ كَانَ فِي حَاجَةِ أَخِيهِ كَانَ اللَّهُ فِي حَاجَتِهِ
“Müslüman, müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez ve ona ihanet edip yardımsız bırakmaz. Her kim, bir mü’min kardeşinin ihtiyacını görürse, Allah’da onun ihtiyacını görür.” (Buhari, Müslim) denilmiştir.
Allah için O’nun kullarını seven ve davranışlarını Allah’ın rızasına göre programlamış bu mü’min ve akıllı insanlar, Allah’ın bir mükafatı olarak insanlar tarafından sevilir ve sayılır. Kur’an-ı Kerim’de bu husus şöyle anlatılmıştır:
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَنُ وُدًّا
“Rahman Allah, iman edip salih amel yapanları (hem kendi katında, hem de mah­luklar nezdinde) sevimli kılacaktır.” (Meryem Suresi, 96)
وَصَلِّ وَسَلِّمْ و بَارِكْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِه وَأَصْحَابِهِ أَجْمَعِي
وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلِي
وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ