13 Ağustos 2015 Perşembe

Bil ki!
Dünyanın harap olması ve şu âlemin fenâ bulup gitmesiyle senden uzaklaşan ve sana refakât etmeyen şeylere kalbini bağlamak doğru değildir.
Evet, senin asrının inkirâza uğrayıp sona ermesiyle, sana 'Allah'a ısmarladık' demeden arka çevirip kaçan ve bilhassa, ötelere seyahatte sana arkadaş olmayan, kabir kapısına kadar olsun seni uğurlayıp teşyi' etmeyen ve bir iki damlacık geçici haz ve lezzetlere bedel, yığın yığın günahları senin beline ve başına yükleyip giden fâni zevk ve fâni iştihâlara bel bağlamak kâr-ı akıl değildir.
Eğer akıl ve muhakemen varsa, dünya cihetiyle senin elinde kalmayan, kabirde hiçbir yararı dokunmayan ve ötelerde sana yâr olmayan şeylere ehemmiyet vermez, onların arkalarından koşmaz ve onların fenâ ve zevâl bulmalarıyla da müteessir olmazsınız..!
Zirâ sen, ebed için yaratılmış ve ebede namzet bir sultansın! Senin duyguların içinde öyle bir latîfe var ki, ebedden ve ebedî Zâttan başka hiçbir şeyle katiyen tatmin olmaz. O latîfe; ancak ve ancak, 'marifetullah' ve 'muhabbetullah' ile doygunluğa erebilen senin duygularının sultanıdır. Sen de O sultanı dinle, ona uy ve kurtul..!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder